Çiçeklerin erkek organları tarafından erkek üreme birimi olarak üretilen polen arılar tarafından arka bir çift bacakta bulunan ve polen sepeti olarak adlandırılan özel yapılar yardımıyla kovana taşınır. Kovan önünde veya altında hazırlanan polen tuzaklarından arının geçişi sırasında bacaklardan düşürülür ve toplanır. Daha sonra enzimatik aktivitesi korunacak şekilde kurutulan polen yine uygun koşullarda saklanarak insan beslenmesine sunulur.
Şekil ve yapıları bitki türlerine bağlı olarak genellikle oval veya küreseldir. Ancak mikroskop altında görülebilen polen oldukça farklı renklerde olabilmekle beraber genelde sarı renklidir.
Arıların beslenmesinde protein kaynağı olarak önem taşıyan polen bileşimindeki vitamin ve mineral maddeler nedeniyle de değerli bir besin maddesidir. Ayrıca arının ağız salgılarını içermesi nedeniyle de ayrı bir öneme sahip bulunmaktadır.
İçeriğindeki amino asitler günde l5 gram polen alan yetişkin bir insanın günlük asgari protein ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca yapısında bulunan çeşitli enzimler, koenzimler, steroidler, vitaminler, antibiyotikler, mikro elementler ve flavanoidler nedeniyle de doğal bir ilaç olarak kabul edilmektedir.
Üretildiği anda %–30 dolayında nem içermesi nedeniyle çok çabuk bozulan polen kurutularak veya pudra şekeri ile karıştırılarak derin dondurucuda saklanır. Kurutma serin ortamda güneş ışığı almadan su oranının %8–10’a düşürülmesi ile yapılır. Pratik olarak kurutulmazdan önce tartılan polen dolayında ağırlık kaybedince kuruduğu anlaşılır. Bu şekilde kurutulan polen uzun süre saklanması gerekiyorsa hava almayacak şekilde ambalajlandıktan sonra sıfır derece veya daha düşük sıcaklıklarda saklanmalıdır.
Polenin aşırı ısıtılması, hava alması veya ışıkta tutulması durumunda özellikle arı tarafından katılan salgılar etkinliğini yitirdiği için polenin insan sağlığı açısından değeri azalır. Uygun olmayan koşullarda tutulmuş polenler arı beslenmesinde tazesi ile yan yana kullanıldığında arı tarafında dışarı atılmakta, o poleni kullanmak zorunda kalan arılarda ise kuluçka çalışmaları aksamakta ve koloni gelişimi görülmemektedir.
Polenin besin değeri ve yararlılığı toplandığı bitki türlerine önemli derecede bağlıdır. Bu nedenle toplandığı bitki türü ve çeşitliliği polenin değerini artırır. Ayrıca polenin kurutulması ve korunması sırasında uygulanan işlemler ile bunun sonucunda oluşan renk, nem ve tat durumu poleninin kalitesini belirleyen diğer etmenleri oluşturur.
İnsan beslenmesi ve sağlığı açısından genel olarak polen vücut direncini artırmakta, bağışıklık sistemini geliştirmekte, organ ve sistemlerin daha uyumlu ve verimli çalışmasını sağlamakta, hormon dengesini sağlamakta, üreme ile ilgili genel problemlerin çözümünde, zihinsel ve psikolojik problemler açısından organizmaya büyük katkı ve yararlar sağlamaktadır. Düzenli bir şekilde ve özellikle arı sütü ve bal ile birlikte alındığında etkisi artar. İştahsızlığa karşı kullanıldığı gibi aşırı kilo alma durumunda vücudun daha dengeli yapılanmasını sağlar. Çocuklarda büyüme, raşitizm ve diş sağlığı ile ilgili problemlerde, yetişkinlerde ve özellikle kadınlarda kemik erimesi ile ilgili problemlerde büyük yararlar sağlar.
Arıların polene katkısı sabit olmakla beraber polenin bitki türlerine bağlı olarak bileşiminde bulunan maddelerde veya bunların miktarlarında büyük farklılıklar görülmektedir. Flavon içeriği bakımından zengin olan polenlerin antisklerotik, spazmolitik ve radyoaktif maddelere karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır. Bu tür polenler kandaki kolesterol düzeyini düşürmede, sindirim ve dolaşım sistemi spazmlarını gidermede yaygın olarak kullanılmaktadır. Klorgen asit içeriği iltihap gidermede, böbreklerin çalışmasında, tiroit ve hipofiz bezlerinin salgılarını kontrol etmede önemli etkileri bulunmaktadır. Yapısında bulunan triterpin asit ise kalbi desteklemekte, damar sertliğini önlemekte ve iltihap gidermektedir. Aktivitesi korunmuş polen arının katkıları ve bitkilerden gelen bazı maddeler nedeniyle özellikle sindirim sistemi ve idrar yolu enfeksiyonlarına neden olan gram negatif bakteriler üzerinde antibakteriyel etkiye sahip bulunmaktadır.
Kullanım amaçlarına göre polenler toplandıkları bitki türlerine göre ele alınacak olursa; antibiyotik olarak okaliptüs; iştah açıcı olarak lavanta ve biberiye; uykusuzluğa karşı akasya, limon ve gelincik; kapillar güçleştirici olarak güvem ve kuşburnu; arterial kan dolaşımı dengeleyici olarak kestane, atkestanesi ve güvem; venöz kan dolaşımı dengeleyici olarak atkestanesi; idrar sökücü olarak vişne ve yabani hindiba; mide çalışmasını düzenleyici olarak akasya; barsak çalışmasını düzenleyici olarak biberiye; vücut genel fonksiyonlarını düzenleyici olarak okaliptüs ve elma; zihinsel faaliyetleri düzenleyici olarak okaliptüs, böğürtlen ve söğüt; karaciğer hastalıklarında kestane; kalp krizi sonrası elma; öksürükte gelincik; damar genişletici olarak yabani kestane ve ülserlerde kolzadır. Bazı bitki türlerinin araştırmalarla belirlenen farklı etkileri bulunmasına karşılık doğada etkisi belirlenmeyen ve belki de etkileri belirlenenlerin üzerinde olan binlerce yabani bitki türü bulunmaktadır ve bunlar da benzer etkileri meydana getirebilmektedir. Bu nedenle bir tek bitki türü üzerinde durmak yerine doğanın binlerce çiçeğinden toplanan polenleri tüketmek daha yararlı olacaktır inancı ile bundan sonra polenlerin ortak etkilerinden söz edilecektir.
Yapısında bulunan biyolojik aktif maddeler nedeniyle anabolitik etkiye sahip olan polen gelişme bozukluklarında, cinsi olgunluk ve üreme üzerinde önemli etkilere sahip bulunmaktadır. Kan yapıcı özelliğe sahip olan polen alyuvarların sayısının artışında ve hemoglobin değerlerinde –15 artış göstermiştir. Polonya’da 8–12 yaş grubu çocuklarda yapılan araştırmalara göre günde 20 g polen verilen öğrenciler ile polen verilmeyen öğrenciler arasında önemli derecede farklılıklar meydana gelmiştir. Polen alan öğrencilerin kan ile ilgili bütün değerlerinde olumlu artışlar saptanmış ve organizmanın genel fizyolojik durumu ile vücut direncinde iyileşme görülmüştür. Sinir sistemi üzerindeki etkileri de dikkate değer bulunmuştur. Yine Polonya Farmakoloji ve Toksikoloji Enstitüsü tarafından yapılın araştırmalar sonucu polenin lipid metabolizması bozukluğunda, kan serumundaki trigliserid düzeyinin düşürülmesinde ve trombosit agregasionunu azaltmada oldukça etkili olduğu belirlenmiştir.
Polen vücudun organ ve sistemleri üzerinde onarıcı etkilere de sahip bulunmaktadır. Özellikle karaciğerdeki travmatik, toksik, hepatitik veya herhangi bir etki sonucu oluşan dejenerasyonda önemli gelişmeler sağlanmaktadır. Bu amaçla Almanya ve Romanya’da polenden yapılmış ilaçlar piyasada satılmaktadır.
Apiterapi üzerine çeşitli kongrelerde tartışılan bildiriler ele alındığında özetle polenin kronik sindirim sistemi hastalıklarında örneğin kronik kolit, mide ülseri, mide kanaması, kronik ishal ve kabızlıkta; anemi tedavisinde; beyin sklerozunda; kolesterol, lipid ve trigliserid kontrolünde; prostat bezi hastalıklarında; akut ve kronik hepatitte; doku ve organlarda görülen yapısal veya fizyolojik problemlerde başarı ile kullanılmaktadır.
Polenin kullanımı normal beslenme düzenine geçilmiş çocukluk çağının başlangıcından çok ileri yaşlara değin her insanda güvenle uygulanabilir. Hatta polen alerjisi olan insanlar dahi poleni koklamamak ve herhangi bir yerlerine bulaştırmamak koşulu ile polen tüketebilirler. Çünkü polen alerjisi polenin yenilmesinden çok polenin hassas dokular üzerindeki doğrudan etkisi ile oluşmaktadır. Ancak bu insanlar herhangi bir olasılığa karşı çok düşük miktarda polenle başlamalı ve her gün bir miktar artırarak normal düzeye ulaşmalıdırlar. Polenin çiğnenmesinden dolayı meydana gelen alerjik durumlarda alınacak miktarda polen 15–20 dakika süresince oda sıcaklığında su içerisinde bekletildikten sonra ezilerek içilebilecek hale getirildikten sonra saf olarak veya herhangi bir soğuk meyve suyu ile birlikte içilebilir.
Günlük polen tüketim miktarı küçük çocuklarda başlangıçta 2 çay kaşığı olmak üzere yaş ilerledikçe artırmak suretiyle yetişkinlerde 20 grama değin çıkarılabilir. Ancak yetişkinlerde başlangıçta günde 3–4 kez birer çay kaşığı daha sonraları ise 3 kez birer tatlı kaşığı alınabilir. Polenin hava almayacak şekilde ağzı kapalı kaplarda ve soğukta saklanması etkinliğinin korunmasında yardımcı olur. Aç karnına ve iyice çiğnenerek alınması ise polenden yararlanmayı artırır.